Öğretmenler Günü İçin-1
Biz dersimize hiç çalışmadık öğretmenim..
24 Kasımlarda,
bir demet çiçekle karşına çıkmayı hiç ihmal etmedik,
senden öğrendiğimiz güzel sözcüklerle kurduğumuz
duygu yüklü cümlelerle geldik sana;
ama dersimize yine çalışmamıştık..
Oysa ki her sabah,
“Doğru ve çalışkan” olduğumuzu söylemiştik sana..
Büyüklerimizi sayacağımıza,
küçüklerimizi koruyacağımıza söz vermiştik;
yapamadık..
Küçükken büyüklerimize dudak kıvırdık,
büyüyünce de, küçüklerimizi hiç ciddiye almadık..
Andımız,
ileriye,
hep daha ileriye gideceğimize dairdi..
Varlığımızı armağan ettiğimiz Ulusumuzu yükseltecek,
çağdaş uygarlık düzeyine çıkaracaktık.
Bu ülküye ulaşmanın yolu çalışmaktan geçiyordu ve biz,
alabildiğine tembeldik..
Haklarımızı,
sorumluluklarımızı öğretmiştin bize..
Bütün çaban,
“İyi bir yurttaş olmamızı” sağlamaktı..
Oysa ki bizler,
senin gösterdiğin yolların tersine gittik..
Yurttaşlık adına tek eylemimiz
4 yılda bir sandık başına gitmekti ve,
onu da yüzümüze gözümüze bulaştırdık..
Sandığa gittik ama,
sürekli yanlış seçimler yaptık..
Yanlışlar, yanlışları izledi..
Kaderimizi terk ettiğimiz vekillerin yanlışını sorgulamak bir yana,
biz, yeni seçimlerde hangi yanlışa karar vereceğimizi düşünüyorduk..
Biz “Arpacı kumrusu” gibi düşünürken birileri çıkıp,
bizim adımıza
“Duruma el koyuyordu”..
Bir yanda zihnimize kazıdığın “Yurttaşlık hakları”,
öte yanda, kılını bile kıpırdatmayan
“Tembel öğrencilerin” vardı..
Haklarımız gibi,
sorumluluklarımızın da farkında değildik..
sana verdiğimiz,
“Yurdumu ve milletimi özümden çok sevmek” sözünü çoktan unutmuştuk..
Şimdi dillerimizden düşmeyen,
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ve,
“Her koyun kendi bacağından asılır” sözleriydi..
Başımız dara düştüğünde,
yasalardan ve yargıçlardan önce aklımıza,
“Karanlık Güçler” geliyordu..
Çalışmadığımız derslerin bedeli bu kez,
mafyaydı, çetelerdi..
Senin karşında her sabah
doğruluk ve dürüstlük yemini eden de bizlerdik,
vurdumduymazlığımızla
soygun ve talan düzenine neden olan da..
“Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” diyen bizler,
şimdi
“Kara Ses”lerin tehdidi altında yaşamaktan şikayetçiydik..
Çünkü bilime sırtımızı çevirmiştik,
çünkü tembeldik..
Geçen 24 Kasım’larda olduğu gibi
bu 24 Kasım’da da
dersimize hiç çalışmamıştık..
Elektrikler kesik değildi ve
misafir de gelmemişti oysa ki..
Elimizdeki çiçek de, dilimizdeki yaldızlı sözlerde
yetmeyecekti tembelliğimizi gizlemeye..
Biz,
Onlarca yıllık tembelliğimizle
“Kırık not” almayı çoktan hak etmiştik..