“Aradığı numaraya ulaşılamayan” bir vaktiydi gecenin; ama istenmeyen pek çok kişinin elini kolunu sallayarak ona ulaşabildiği bir vaktiydi de .. Elini eteğini çekip – geçen yıl ve yıllardan – usulca çekip gitmeye çalışırken, merhabayı da içeren bir veda idi amacı. Saz da susmuştu, söz de; tuşların öte ucundaki umut da ..
Karanlık, ıslak ve ıssızdı sokaklar ..
Evler, bir çoğu sahte ve uzun pazarlıklar sonucunda “edinilmiş” güven ve huzurdan müteşekkil uykuların geç vakitlerinde; sokaklar, sokak köpekleri, sarhoş kırıntıları ve daha nice ne idüğü belirsizindi artık ..
O gece hiç bitmeyecek, uykular ertesi sabaha dek uzayacak gibiydi ..
Son ışıklar da söndü, meyhanenin en yaşlı, en evsiz barksız ve en kimsesiz garsonu, kapıyı içeriden kilitleyip, mutfağın yanındaki kanepe-yatağına yöneldi ..
İki sokak köpeği, havlayarak karşıladıkları, aldırmadığını görünce oturup izlemeye başladıkları adamın üzerinden gözlerini bir süre ayırmadılar .. O, usulca yerleştiği kaldırımın üzerinde azıcık soluklandıktan sonra, telefonunu bir kez daha tuşladı. Aynı anonsu kim bilir kaçıncı kez dinleyip, - bu kez kapatmadan ama - kaldırımın üzerine sertçe bıraktı ..
Canı çok yanıyor, içeride bir yerleri kanıyordu ..
Sokak köpeklerinden biri çekip gitti; diğeri uyku durumuna geçti ..
Sazın ve sözün en çok coştuğu vakitlerde masada olan herkes ne kadar sevgili, ne kadar aynı fikirdeydi oysa .. Gece boyunca cesaretini, gücünü kutlayan ve gıpta eden onca insan ne ara kaybolmuştu ki ? Yoksa kaybolan onlar değildi de ? ...
İkinci köpek de çekip gitti ..
Cebinden çıkardığı küçük şişede kalan son yudumları bitiremedi ..
Kaldırımın üzerine bıraktığı telefon – artık - boşuna çalarken, polislerin üzerine örttüğü gazeteler, soğuk sabah yelinin etkisiyle kıpırdamaktaydı ..